aster-cicegi

Aster Çiçeği (Yıldızpatı) Bakımı

Sonbaharın soluk renklerine canlılık katan aster çiçekleri, bulunduğu yeri cennete çeviriyor. Bakımı oldukça kolay olan aster, bahçesini renklendirmek isteyen çiçekseverler için ideal bir seçenek.

Çok eski çağlardan beri bilinen aster çiçeği, adını yıldız kelimesinden almıştır. Eski Yunan’da aster; ‘yıldız’ anlamına gelmekteydi. Çiçeğin şekli bir yıldızı andırdığı için, adı ‘aster’ olarak ifade edilmiştir. Ülkemizde aster çiçeğine ‘yıldızpatı’, ‘saraypatı’ ve ‘yıldız çiçeği’ de denmektedir.

Papatya (Asteraceae) familyasının bir cinsi olan aster çiçeğinin, tarihine bakıldığında 600’e yakın alt türü olduğu bilinmektedir. Ancak son yıllarda yapılan araştırmalar, asterin sadece 180 türünü koruyabildiğini ileri sürüyor. Aster çiçeğinin geçmişten bu yana dünya genelinde yetiştiği yerler; Asya, Avrupa, Amerika ve Afrika kıtası olarak biliniyor. Ancak son zamanlarda türlerindeki azalmadan dolayı çiçeğin yayılış coğrafyası; ‘aster alpinus’ türü ile Kuzey Amerika’da, geri kalan 179 tür ise Avrasya’dadır. Türleri kendi aralarında çoğaldığı için melez ve doğal türleri birbirinden ayırmak kolay değildir.

Aster çiçeğinin çiçek tablaları başağı andırır. Tek yıllık, çok yıllık ve rizomlu olan bitkilerdir. Bu türdeki çiçeklerin büyük bir çoğunluğu, şık görünümleri sebebiyle bahçelerde, parklarda ve balkonlarda kullanılabilmektedir. Aster çiçeği genelde menekşe renginde olsa da çok çeşitli renklerde çiçekleri vardır. Bütün aster çiçeklerinin merkezindeki renk sarıdır. Aster çiçekleriyle donatılmış bir bahçe rengârenk gözükmesinin yanı sıra kuşları ve kelebekleri de kendine doğru çeker.

Ek Bilgi: Bazı çeşitlerdeki Lepidoptera türlerinin larvaları aster türleriyle beslenmektedir.

Aster Çiçeğinin Türleri

Dünyada en çok bilinen türleri; alpin yıldızpatı, dağ yıldızpatısı, Kafkas yıldızpatısı, tatar yıldızpatısı, aster baldwinii, aster bellus, aster colchicus,aster creticus, aster linosyris, aster sagittifolius, aster scaber, aster sibiricus, aster trigonicus, aster ursinus, aster tongolensis diyebiliriz. Türkiye’de doğal olarak bulunan aster türleri ise; ‘alpin, amellus, subulatus’ olarak biliniyor.

Aster Çiçeğinin Grupları

İki ana gruba ayrılır; Çin asterleri ve Michaelmas asterleri.

Çin asterleri boylu, çok boylu ve tek yıllıktır. Genelde 45 ile 90 santimetre arasında uzayabilir. Temmuz ve ekim ayları arasında çiçeklenen bitki yavaş gelişim gösterir. Çalımsı bir formdadır. Kesme çiçekçilikte daha çok tercih edilir.

Çok yıllık olan Michaelmas asterleri ise, 15 ile 180 santimetreye kadar uzayabilir. Bordür bitkisi olarak geçen Michaelmas asteri, çok sayıda çiçek açabilmektedir. Hızlı gelişir ve dayanıklıdır.

Ek Bilgi: Aster çiçeklerinin hepsindeki ortak özellik yaprak dökümüne kadar çiçek açabilmeleridir. Yaz ortasından yaz sonlarına doğru çiçeklenme başlar ve sert havalara kadar bu süreç devam eder.

Kullanım Alanları: Aster çiçeği iç mekânlara hoş bir hava katarken, dış mekânların ise vazgeçilmezidir. Evinizde vazolara aster çiçeği yerleştirmek isterseniz, saplarını alçaktan kesip çiçeğin gövdesinde ya da yapraklarında böcek olup olmadığını kontrol etmelisiniz. Ek olarak asterler, teras ve balkonlar için de mükemmel bir tercihtir. Dış ortamda ise aster çiçeği, alçak boylu bordürler ve çalı halinde gruplar şeklinde kullanılabilir. Ayrıca kaya bahçelerinde de kullanmaktadır.

Aster Çiçeğinin İhtiyaçları

  • Genelde toprak seçmeyen bir çiçek türüdür. Ancak hava alan ve derin bir toprakta daha sağlıklı gelişim gösterdiğini söyleyebiliriz. Bahçe toprakları yağmur suyundan faydalandığı için, aster çiçeği için verimlidir. Fakat toprağın sürekli olarak nemli olması da tavsiye edilmez.
  • Güneş ihtiyacı vardır. Özellikle sabah güneşinin gelişimi üzerinde olumlu etkisi vardır.
  • Aster çiçeği 10 ve 29 derece arasındaki sıcaklıklarda gelişimine devam eder. Nem oranı yüzde 25’den yüksek olan ortamlar, idealdir.
  • Çok sıcak yaz günlerinde günde birkaç kez sulama yapılmalıdır. Çiçeklenme süresi boyunca su gereksinimleri artar. Bunun dışında kalan zamanlarda toprağı kurudukça sulamak yeterli olacaktır.
  • Solan ve kuruyan çiçekler düzenli olarak temizlenmelidir. Böylece daha sağlıklı gelişebilirler.
  • Tohumdan köklerini ayırarak ya da çelikle çoğaltılabilir. Önerilen, aster çiçeğinin kaplarda -kapalı şekilde- dikip, ilkbaharda açık havada fide olarak yetiştirmektir.
  • Soğuk hava koşullarına ve zor şartlara dayanabilen aster, genelde yetiştirilmesi en zahmetsiz bitkilerdendir.
  • Sıcak yerlerde daha erken olmakla beraber genel olarak ekim zamanı Mayıs ayında yapılmalıdır. Toprağın 1 santimetre derinliğine ekilen tohumlar tazyikli suya maruz kalmamalıdır. Tohum aralarında 10 ya da 25 santimetre mesafe olmalıdır. Ayda 1 kez, toprak çapalanarak havalandırılmalıdır.

Aster Çiçeği Yetiştirirken Karşılaşılan En Önemli Sorunlar

Pas hastalığı, virüsler, fusarium sp. , yaprak leke hastalığı, verticillum sp. , sap çürüklüğü, agrostis karşılaşılan en sık sorunlardandır. Genel olarak aster çiçeğinin böcek ve hastalıklara dirençli olduğunu söyleyebiliriz. Erken önlem alarak organik veya kimyasal ilaçlarla bitkinizi koruyabilirsiniz.

Tarihte Aster Çiçeği

Bir rivayete göre 1731 senesinde Çin’den Avrupa’ya getirildiği söylenmektedir. Aster çiçeği geçmişte farklı isimlerle ifade edilmiştir. Kaynaklara göre, aster çiçeği eskiden İngilizce’de yıldız otu anlamına gelen ‘starwort’ ismiyle biliniyordu. Daha sonra -aradan geçen yıllar içinde- çiçeğin hep Eylül ayında açtığını fark eden kişiler, yine aynı ayda kutlanan Aziz Michaelmas Günü ile çiçek arasında bir bağlantı kurdular. Böylece aster çiçeğine Michaelmas papatyası dendi. O dönemde sonbahar başlangıcı olan Eylül ayı aster çiçeğinden hareketle mor renkle temsil edilmekteydi. Mor; sevgi, zerafet ve kahramanlık gibi anlamları ifade ediyordu.

Tarihte aster çiçeğinin sembol olarak kullanıldığı bir diğer yer ise Fransa idi. Aster çiçekleri genç yaşta hayatını kaybeden askerlerin mezarlarına götürülürdü. Mezara aster çiçeği götürmenin anlamı ise ‘o kişinin ölümüyle ilgili duyulan derin üzüntü ve keşke farklı olsaydı temennisi’ olarak biliniyordu.

Antik Yunan döneminde aster çiçeğinin manevi anlamı oldukça derindi. Kötü ruhlardan, şeytandan ve düşmanlardan kendilerini korumak isteyen halk; aster çiçeğini yakardı.

İngiltere ve Almanya’da ise, aster çiçeğinin büyülü etkisi olduğuna dair bir inanış vardı. Dönemin büyücüleri ya da falcıları aster çiçeğiyle hazırladıkları karışımlarla çeşitli büyüler yapabildiklerine inanıyorlardı.

Mitolojide Aster Çiçeği

Aster çiçeği çeşitli mitlere de konu olmuştur.

Gökyüzü tanrıçası Asterea, bir gün tanrılar diyarından Dünya’ya doğru bakar ve yıldızları göremez. Buna çok kederlenen Asterea ağlamaya başlar. Hikâyeye göre, Asterea ağladıkça gözyaşlarının düştüğü her yere aster çiçekleri yağar. Böylece yeryüzü aster çiçekleriyle renklenir.

Bir başka efsaneye göre aster çiçeği, Kızılderili iki kabile arasında geçen bir kavgaya konu olmuştur. İki kabile arasında şiddetli bir savaş vardır. Savaş sırasında kabilelerin bir tanesindeki tüm halk can verir. Fakat kimse fark etmeden iki kız kardeş, köyden kaçıp ormana saklanmış ve kurtulmayı başarmıştır. Kızlardan bir tanesi parlak sarı renkte geyik derisinden bir elbise giymektedir. Diğerinde ise, lavanta mavisi renginde ve püsküllü bir elbise vardır. Kızlar, ormanda Otacı Kadın’ın peşine düşmüşlerdir. Derken yorgunluktan uyuyakalırlar. Esrarengiz Otacı Kadın onları ormanda uyurken bulur. Yıldızların altında derin uykuda olan kızların fallarına bakar. Otacı Kadın falda, kızları takip eden tehlikeli insanları görmüştür. Kızları korumak için onları hiç uyandırmadan üzerlerine sihirli bir iksir serper. Ardından kızları dışarıdan görünmez hale getirmek için bir sürü yaprakla, vücutlarını kapatır. Efsaneye göre, sabah olduğunda yaprakların arasında iki narin çiçek açmıştır. Biri lavanta mavisi, diğeri ise başak sarısı iki aster çiçeğidir.

Bu yazıyla ilgili henüz yorum yapılmamış.

Bir cevap yazın