Vücudun Susuz Kalmasının Belirtileri

Vücudun Susuz Kalmasının Belirtileri

Vücudumuzun yaklaşık %60-70’i sudan oluşuyor. Hal böyle olunca “su” diğer tüm içecek ve yiyeceklerden çok daha fazla önem taşıyor. Yapılan araştırmalar, insanların 1 haftadan uzun sürelerde herhangi bir gıda maddesi almadan dayanabildiklerini, ancak 24 saat susuzluğa dayanamadıklarını ortaya koymakta. Tüm bunlar göz önüne alındığında, her gün yeterli miktarda su içmenin önemi bir kez daha anlaşılıyor. Vücudun susuz kalmasının ilk belirtileri arasında; ağız ve dudakların kuruması, yeterince gözyaşı üretilememesinden dolayı gözlerin batması sayılabilir.

Susuzluk Belirtileri

 

Vücudun su kaybı; nefes alıp verme, idrara çıkma ve terleme gibi normal fizyolojik süreçler, ishal veya kusma gibi sorunlar ve bazı hastalıklar sebebiyle vücutta kaybedilen serbest suyun, “su tüketilse bile yeterli olmaması” durumudur. Buna tıp dilinde “dehidratasyon” adı verilir. Şiddetli dehidratasyon, hayati tehlike oluşturabilir, nöbetlere veya solunum durmasına yol açabilir. Ayrıca ani dehidratasyon, osmotik serebral ödem (beyin ödemi) riskini artırır.

Susuzluk hissedildiğinde 1 bardak su ile ihtiyacımızı giderebiliriz. Vücudun uyarısı ile ortaya çıkan belirtiler bizi içgüdüsel olarak su içmeye zorlar. Genel olarak susadığınızı hissettiğinizde vücudun susuz kaldığı akla gelir. Ağır egzersizler gibi bazı fiziksel aktivitelere bağlı olarak aşırı terleme sebebiyle vücut kısa sürede normalden fazla su kaybeder. Bu durumda vücuttaki bazı değişiklikler ve belirtiler “su ihtiyacı” sinyali vermeye başlar. Peki, vücudun susuz kalması sonucu hangi belirtiler ortaya çıkar?

Vücudun ani olarak susuz kalması sonucu şu belirtiler görülür;

  • Ağız içi ve dudakların kuruması,
  • Dil ve damak bölgesi kuruması,
  • Halsizlik ve yorgunluk,
  • Uykusuzluk hali,
  • Zihin karışıklığı,
  • Akciğerlerde nemin azalması sonucu nefes alıp vermekte zorlanma.

Vücudun ihtiyaç duyduğu miktardan daha az su tüketiliyorsa veya uzun süreli susuz kalınmışsa;

  • Vücuttaki yağ oranı artar,
  • Kas kütlesi azalır,
  • Gıdaların sindirimi zorlaşır,
  • Yeterince gözyaşı üretilemediği için gözlerde batma hissi ortaya çıkar,
  • Susuzluk ihtiyacı artar,
  • İdrar hacmi azalır,

Daha ciddi su kayıplarında şu belirtiler ortaya çıkar;

  • Ciddi derecede idrar azalması,
  • Daha konsantre ve koyu sarı renkli idrar,
  • Kişinin ayakta durmasını ve yürümesini zorlaştıran baş dönmesi,
  • Yataktan kalkarken tansiyon düşüklüğü veya kan basıncı düşüklüğü,
  • Hızlı kalp atışı,
  • Ateş,
  • Cilt esnekliğinde azalma (Cilt sıkıldığında normal konumuna daha yavaş dönebilir)
  • Yaşam işlevlerinin zayıflaması (letarji),
  • Patolojik uyku durumu veya koma hali,
  • Kafa karışıklığı,
  • Sinirlilik,
  • Şok hali.

Vücudun su kaybı sonucu ortaya çıkan diğer önemli belirtiler şunlardır;

  • Genel vücut rahatsızlığı,
  • Baş ağrıları,
  • Baş dönmesi,
  • İştah kaybı,
  • Bilinç bulanıklığı (Konfüzyon)
  • Açıklanamayan yorgunluk,
  • Tırnaklarda morarma,
  • Çeşitli nöbetler,
  • Bazı nörolojik değişiklikler,
  • Kuru veya yapışkan ağız,
  • Kas krampları,
  • Kabızlık,
  • Cilt kuruluğu,
  • Nabız düşüklüğü,
  • Solunum sorunları,
  • Kanda sodyum iyonları seviyesi yüksekliği (hipernatremi).

Vücudun su kaybetmesi sonucu ortaya çıkan belirtilerle ilgili risk faktörleri şunlardır;

  • Sıcak ve nemli havalarda belirtiler daha fazla hissedilir,
  • Yüksek irtifalarda daha belirgindir,
  • Yaşlı yetişkinler, bebekler, çocuklar ve kronik hastalık bulunan kişilerde belirtileri daha etkili ve şiddetlidir.
  • Kalp, beyin, böbrek ve karaciğer işlevlerinde bozukluklara yol açar.
  • Tükürük azalarak, daha yapışkan hale gelir.
  • Bebeklerde bıngıldakların içeriye çökmesine yol açar.
  • Deriyi kurutarak, terlemeyi azaltır veya keser.

Önemli uyarı:

Su kaybına bağlı baygınlık, bilinç kaybı ya da diğer ciddi semptomlar görülen veya ayakta durmakta zorlanan kişilere acil müdahale edilmesi gerekir. Çocuklar ve yaşlılar, hafif dehidratasyon belirtileri yaşıyor olsalar bile hemen müdahale edilmelidir.

Herhangi bir yaş grubunda aşağıdaki belirtiler geliştirirse acil yardım alınmalıdır;

  • Şiddetli ishal,
  • Üç veya daha fazla süren ishal,
  • Dışkıda kan,
  • İdrar tutamama,
  • Oryantasyon bozukluğu

Bu tür vakalarda elektrolit dengesini koruyan sıvılar, ağızdan (oral) veya damar yolu (intravenöz) ile verilir. Daha ciddi vakalarda ağızdan sıvı alamayan hastalara “yapay hidrasyon” uygulanabilir.

Vücutta Su Kaybı Hangi Sorunlara Neden Olur?

Vücutta su kaybı, genellikle egzersiz, hastalık veya yüksek hava sıcaklığı sebebiyle terlemeyle ortaya çıkar. Çoğu insan, vücut suyunda yüzde 3 ila 4 oranındaki sıvı kaybına herhangi bir sağlık sorunu olmaksızın dayanabilir. Yüzde 5 ila 10 oranındaki sıvı kaybı, yorgunluk ve baş dönmesine sebep olabilir. Toplam vücut suyunun yüzde 10’undan daha fazla su kaybı, ciddi oranda susuzluk anlamına gelir ve fiziksel ve zihinsel bozulmalara neden olabilir. Vücut suyunun yüzde 15’i ile 25’i oranında azalması sonucu ölüm vakaları meydana gelir.

Bu bağlamda şu bilgileri paylaşabiliriz;

  • Su kaybı oranı arttıkça dehidratasyon (sıvı kaybı) belirtileri daha da şiddetlenir.
  • Hafif dehidratasyon olarak kabul edilen yüzde 1 ila 2’lik vücut suyu kaybı, bazı durumlarda bilişsel performansı bozabilir.
  • Hafif dehidratasyon, oral rehidrasyon (ağızdan su alımı) ile kısa sürede çözülür.
  • Elli yaşın üzerindeki kişilerde vücudun susuzluk hissi azalır ve yaş ilerledikçe bu hissin azalması devam eder. Bu sebeple birçok yaşlı dehidratasyon belirtileri yaşar.
  • Düşük kan hacmi şoku (hipovolemik şok), vücudun susuz kalmasının en ciddi ve bazen hayati komplikasyonlarından biridir. Düşük kan hacmi, kan basıncında düşüşe ve vücuttaki oksijen miktarında azalmaya yol açar.
  • Dehidrasyon, özellikle sıcak hava gibi koşullarda yaşlılarda hastalık hali (morbidite) ortaya çıkarabilir.
  • Yaşlılardaki temel semptomlar, öğünlerde yetersiz beslenmeyle de bağlantılı olabilmektedir.
  • Yaşlılarda susuzluğa karşı duyarsızlık özellikle hiperglisemi ile ilişkilidir ve durum dehidratasyonun ana sebepleri arasındadır.
  • Vücuttaki “serbest su içeriği” veya “hipotonik su” iki şekilde atılır; idrar yoluyla (osmotik diürez), terleme, kusma, ishal, deri ve solunum yoluyla…
  • İnsanlarda su kaybına çok çeşitli hastalıklar ve hücre dışında gerçekleşen olaylar sebebiyle hücrelerin kendi metabolizmasını koruma eğilimi (homeostaz) sebep olabilir.
  • Vücudun su kaybı, dalgıçlarda “dekompresyon” hastalığına yol açabilir. Su kaybı, kan plazma hacmini ve doku perfüzyonunu azaltır. Buna bağlı olarak kan yoğunlaşır ve kan akışı yavaşlar. Böylece nitrojen gazı çıkışı etkilenerek “dekompresyon” hastalığı ortaya çıkar.

Uzmanlar Ne Diyor?

Vücut sıvıları azaldığında bazı değişiklikler kaçınılmazdır. Ter, idrar veya daha ciddi vakalarda ishal veya kusma yoluyla vücuttan daha fazla su atılır. Ciddi susuzluk hayatı tehdit eder.

Su kaybının rahatsız edici semptomlarıyla ilgili uzmanların dikkat çektiği bazı noktalar var:

  • Vücudun susuz kalması, metabolik süreçleri sağlamak için sinir sinyalizasyonunda rol oynayan elektrik yüklü minerallerin (elektrolit) konsantrasyonunu etkiler.
  • Elektrolit seviyeleri aniden değiştiğinde, vücut her zaman bu durumu telafi edemez.
  • Sıvı eksikliği sonucu vücut böbreklere, kan ve idrar hacmini kontrol etmekle görevli organlara yardım çağrısı yapar.
  • Hafif sıvı kaybı bulantıya ve geçici olarak genel rahatsızlıklara sebep olabilir.
  • Vücut susuz kaldığında sanki bir şeylerin eksik olduğunu algılar ve terleme gibi bedensel işlevler yoluyla su kaybı riskini azaltmak için gevşemenizi ister.
  • Susuz kaldığınızda böbrekler olabildiğince fazla su tutmaya çalışır. Bu yüzden normalden daha koyu görünen ve konsantre idrara yol açar.
  • İshal, normalden daha fazla sıvı kaybına yol açar.
  • Kolon, susuzlukta dışkıdan ekstra sıvı çıkarır. Bu, bağırsak hareketlerini yavaşlatır, şişkinlik ve kabızlığa sebep olur.
  • Kalp, şeker ve böbrek hastalıklarında vücudun su kaybı, ani böbrek yetmezliğine yol açabilir.

Vücuttaki Susuzluk Hakkında Faydalı Bilgiler

  • Uzmanlar günde 2 ila 2,5 litre veya 8 bardak su içilmesini tavsiye ediyor.
  • Günümüzde pek çok insan farkında olmadan dehidratasyon sorunu yaşıyor.
  • Gün boyu tüketilen kahve, çay, meyve suları ve gazlı içecekler vücudun daha fazla su kaybetmesine yol açar.
  • Kafeinli içecekler, vücudun daha fazla su kaybetmesine sebep olur. Bu sebeple kahve içildikten sonra su ikram edilir.
  • Vücut su ihtiyacını her zaman sudan karşılamaz. Meyve ve sebzelerin büyük bir bölümü yüzde 70 ila 80 oranında su içerir.
  • Su ihtiyacının yanında vitamin ve minerallerin de alınması için günde 3 ila 4 porsiyon meyve ve sebze tüketilmesi tavsiye ediliyor.
  • Günlük minimum su tüketimi; çalışma, çevre, beslenme ve genetik sebeplere bağlı olarak kişilere göre değişir.
  • Uzmanlar, dehidrasyonun neden baş ağrısına yol açtığını tam olarak açıklayamıyor. Ancak baş ağrısına neden olabilen beyin, sinir ve sinüsler gibi tüm bedensel sistemlerin işlevleri için su dengesine ihtiyaç vardır.
  • Sıcak ve nemli havalarda veya ağır efor sarfiyatında su kaybı belirgin olarak artar; çünkü insanlar, aktif terleme kapasitesine sahiptir.
  • Terlemeye bağlı su kayıplarında elektrolitler ve özellikle sodyum da azalır.
  • Aşırı şekerli veya tuzlu besinler dehidrasyona yol açabilir.
  • Sıcak günlerde öğle yemeğinden önce 1 bardak su içilmelidir.

Ne Kadar Su İçmeliyim?

Uzmanların bu konudaki önerileri genellikle günde 2-2,5 litre ya da 8 büyük su bardağı su içilmesi yönünde. Günümüzde pek çok insan dehidratasyon (vücudun susuz kalması) yaşıyor ancak bunun farkında bile değil. Çünkü gün boyu içtiğimiz kahve, çay, tatlı ve gazlı içeceklerle yeterli miktarda su aldığımızı sanıyoruz. Fakat gerçekte bu tip içecekler vücudun daha fazla su kaybetmesine yol açıyor. Örneğin kafeinli içecekler suyun vücuttan daha hızlı atılmasına neden olur. Bu yüzden kahve içtiğinizde kafeinin olumsuz etkilerini önlemek için normalden daha fazla su içmelisiniz.

Bu yazıyla ilgili henüz yorum yapılmamış.

Bir cevap yazın