eritrosit-rbc

RBC (Eritrosit) Yüksekliği Nedenleri ve Tedavisi

Eritrosit (RBC), alyuvar demektir. Bu hücreler, kanın büyük bölümünü oluşturur ve ona kırmızı rengini verir. Görevi, oksijen ve karbondioksit taşımaktır. Eritrositler, kandaki en yoğun hücre grubudur. Kanda bulunan eritositlerin hacminin kan hacmine oranı hematokrit adını alır. Bu değer kadınlarda %38 ile %46 arasında, erkeklerdeyse %40 ile %54 arasında değişiklik gösterir. İnsanların yaşadıkları yerin yüksekliği, vücutlarındaki alyuvar sayısını etkiler.

Eritrositler içindeki hemoglobin molekülü, eritrositlerin temel işlevi olan gaz dolaşımını sağlar. Hemoglobin molekülü, akciğerlerde oksijen bağlar ve vücut hücrelerine taşır. Vücut hücrelerinden aldığı atık madde niteliğindeki karbondioksiti ise akciğerlere taşıyarak vücuttan atılmasına yardımcı olur.

Alyuvarlar, 100 santimetreküpte, sıvıları içinde yaklaşık 34 gram hemoglobin konsantre edebilirler. Bu değer, hemoglobin sentez mekanizmasının metabolik sınırıdır. Eğer kemik iliğindeki hemoglobin üretimi yetersiz ise, hücrelerin hemoglobin konsantrasyonu bu değerin çok altına düşer. Bununla birlikte eritrositlerin hacmi de küçülür. Hücrelerin hemoglobin değeri normalse, erkek kanında 16, kadın kanındaysa ortalama 14 gram/dL hemoglobin bulunur. 1 gram saf hemoglobin yaklaşık 1,39 mililitre oksijen bağlanabilir. Bu sayede, erkekte 100 mililitre kanda 21 mililitre üzerinde, kadında ise 19 mililitre oksijen taşınabilir.

Normal durumda, kanın her mikro litresinde 4 ile 6,5 milyon arasında eritrosit bulunur. Kan bankalarında, çoğunlukla eritrosit içeren kan bileşenleri yani eritrosit süspansiyonları elde edilir. Bu sayede, kanın plazma kısmı ayrıştırılmış olur ve hastaya gereksiz yere plazma verilmesi önlenmiş olur. Bu durumun bir başka avantajı da ayrıştırılmış plazmanın dondurularak saklanabilmesidir. Plazma ihtiyacı içerisindeki başka hastalar bu sayede plazmayı kullanabilirler. Plazmanın bir kısmından da kan ürünleri elde edilebilir ve bu ürünlere ihtiyaç duyan hastalara verilebilir.

Eritrositlerin basitçe hemoglobini taşımaları haricinde başka görevleri de vardır. Mesela, büyük miktarda anhidraz içerdikleri için, karbondioksit ve su arasındaki reaksiyonu katalize eden bu enzim sayesinde reaksiyonun hızı kat be kat artar. Bu hızlı reaksiyon, kandaki suyun büyük miktarlarda karbondioksit ile birleşmesini ve bikarbonat iyonları şeklinde dokulardan akciğerlere taşınmasını sağlar. Aynı zamanda, hücrede bulunan hemoglobin muhteşem bir asit-baz-tamponudur. Bu sayede, alyuvarlar tüm kanın tampon gücünün yüzde 50’sinden sorumludur.

Ortalama bir eritrositin yani alyuvarın ortalama yarıçapı 8 mikrondur. Kalınlığı ise en kalın noktasında 2 mikrondur. Şekli bikonkav diske benzer. Ortalama hacmi ise 83 mikron küptür. Alyuvarlar, hemen hemen her şeyle bürünebilen, deformatif bir torba gibidir.

Alyuvarlar, embriyonal dönemin ilk birkaç haftasında gelişir. Gebelikte, karaciğer eritrositlerin yapıldığı başlıca organdır. Ayrıca, dalak ve lenf düğümlerinde de önemli miktarda eritrosit gelişir. Sonrasında, gebeliğin sonunda ve doğumdan sonra sadece kemik iliğinde üretilir. İnsan, 5 yaşına gelene dek, tüm kemiklerin iliğinde eritrosit üretimi gerçekleşir. Aşağı yukarı 20 yaşından itibarense, humerus ve tibyanın proksimal bölümleri dışında, uzun kemiklerin iliği yağlı ilik haline gelir ve artık eritrosit üretemez. Bu yaştan sonra, alyuvarlar sternum, kaburga ve kalça kemiklerinde gelişir. Yaş ilerledikçe bu kemiklerde de üretim azalır. Bazı faktörler, kemik iliğini uyararak çok fazla eritrosit üretebilir. Bu durumda, üretimi durdurmuş iliklerde dahi hücre yapımı olabilir ve aktif ilik de normalden daha fazla eritrosit üretir.

Kemik iliğinde bulunan birçok plüripotent hemopoetik stem, hücreden pek çok tip kan hücresi gelişebilir. Bu hücreler insanın hayatı süresince kan hücresi üreti, ancak sayıları yaş aldıkça azalır.

Kök hücreler tek yönlü, unipotent stem hücreye dönüşüp alyuvar veya akyuvar gibi belirli hücrelerin gelişmesini sağlarlar. Bu hücrelere yönlendirilmiş hücre denir. Bu hücreler, morfolojik görünümleri açısından birbirinden ayırt edilemez. Aslında, görünümleri geniş lenfositlere benzer. Eritrositer seriye ait ilk hücre proeritroblasttır. Proeritroblast hücreler bir kez oluştuktan sonra, pek çok kez bölünür ve 8-16 arasında olgun alyuvar oluşturur. Sonunda, bu hücrelerin stoplazması %34 oranında hemoglobinle dolar ve nükleusları çok küçük bir hacme yoğunlaşır. Ardından, hücreden atılır. Bu esnada endoplazmik retikulum reabzorbe olur. Bu evredeki hücrelere, retikülosit adı verilir. Retikülosit döneminde hücreler diyapedez ile kan kapillelerine geçiş yapar. Retikülositlerde kalmış olan bazofilik materyal birkaç gün içinde kaybolur ve bu sayede olgun eritrositler oluşur. Retikülositlerin ömürleri çok kısadır ve kanın bütün alyuvarları içindeki konsantrasyonları yüzde 1’den daha azdır.

Eritrositlerin yapımı için B12 vitaminine ihtiyaç vardır. B13 vitamini de tüm vücut hücreleri için önemli bir besin maddesidir. Bu vitaminler eksik olursa, dokuların büyümesi ağır şekilde gerçekleşir. B12 vitamini, DNA sentezi için gereklidir. Eksik olması halinde bölünme geri kalır. Alyuvarların üretildiği doku, tüm vücut dokuları arasında en hızlı büyüyendir. Bu sebeple, B12 vitaminin eksikliği eritrosit üretim hızını düşürür. Kemik iliğindeki eritroblastik hücreler, hızlı proliferasyon göstermezler, ayrıca normalden daha büyük megaloblastik hücrelere dönüşürler. Makrosit da denen olgun eritrositler geniştir ve az sayıda oluşurlar. Dolaşıma katıldıktan sonra, oksijen taşıma yeteneğine sahip olurlar. Bu nedenle, B12 vitamini eksik olursa, eritropoez sürecinde olgunlaşma bozukluğu medyana gelir.

Alyuvarlar, kemik iliğinden dolaşım sistemine çıkınca, yıkıma kadar aşağı yukarı 120 gün boyunca dolaşımda kalırlar. Olgun alyuvarlarda, çekirdek mitokondri veya endoplazmik retikulum bulunmaz. Alyuvarlar vücudun çeşitli kesimlerinde, bilhassa da karaciğerde, dalakta ve kemik iliğindeki makrofajlar tarafından hızla fagasite edilir ve bu şekilde hemoglobin açığa çıkar. Sonraki birkaç saat ile gün içinde makrofajlar hemoglobinden demiri ayırırlar ve kana geri verirler. Demir, kemik iliğinde yeni alyuvar üretiminde kullanılır.

RBC yüksekliği Nasıl Tedavi Edilir?

Bir vücutta bulunan eritrosit sayısının çok fazla olması sanıldığı gibi iyiye işaret etmez. Muhtemel bir kanserin sinyali de olabileceğinden ciddiye alınması gerekir. RBC (eritrosit) testi, kandaki kırmızı kan hücrelerinin sayısını bulur. Kırmızı kan hücreleri, kemik iliğinde meydana gelir. RBC yüksekliği olduğunda, kan koyulaşır ve ayrıca vücutta dolaşımı zorlaşır.

RBC yüksekliği bir hastalık olarak nitelendirilmez. Buna sebep olabilecek bir hastalığın belirtisi olarak görülür. Bu nedenle, sigara içme alışkanlığınız, yaşadığınız bölge gibi değişkenler önemlidir ve doktorunuza size teşhis koyabilmesi için bu soruların cevabı önemlidir. Teşhis sonrası, buna uygun bir tedavi sürecine başlanabilir. RBC yüksekliği, kanda pıhtı atılmasına sebep olabilir. Bu nedenle, doktor kontrolünde aspirin ve benzeri kanı sulandıran ilaçlar kullanılabilir.

RBC yüksekliğinin belirtileri

  • Bulanık görme
  • Göğüs ağrısı
  • Baş ağrısı
  • Kaşıntı
  • Kas ağrısı
  • Baş dönmesi
  • Yüksek tansiyon
  • Kulak çınlaması

RBC Yüksekliğinin Nedenleri

RBC’nin yüksek olması, genellikle hücre ve dokulara yeterli miktarda oksijen gitmemesinden ileri gelir. Bu durumu ortadan kaldırmak için kırmızı kan hücresi üretilmesi gerekir. RBC’nin yüksek olma nedenleri şunlardır:

  • Akciğer rahatsızlığı (örneğin pulmoner fibrozis): Akciğerlerdeki rahatsızlıklar, kişinin solunumuna zarar verir. Yeterli miktarda soluk alıp veremeyenler, hücrelerine yeteri miktarda oksijen gönderememiş olur. Bu durumu bertaraf etmek için, vücut daha fazla RBC üretmeli ve oksijen taşımasını normalde döndürmelidir.
  • Kalp rahatsızlıkları (örneğin konjenital kalp hastalığı): Kalp hastalıkları, yeterli kanın pompalanmasını engeller. Vücut bu durumda da oksijensiz kalacaktır. Hücrelere yeterli miktarda oksijen gönderilmesi için vücut RBC üretimini artırır. Sayı arttıkça alyuvarlar hücrelere oksijen taşır. Bu sayede ihtiyaç karşılanır.
  • Vücudun susuz kalması / dehidrasyon (mesela ishal sonucu): Kişi susuz kalırsa veya vücuduna yeterli miktarda su alamazsa kan dolaşımında hücrelerin dışındaki sıvı azalacaktır. Bu durumda, hücre sayısı aynı kalır ve göreceli bir RBC yükselmesi yaşanır. Bu durum, kişinin yeterli miktarda sıvı tüketmesi ile aşılabilir.
  • Böbrek hastalıkları: RBC üretimini tetikleyen eritropoetin maddesi böbreklerde yapılır. Bazı böbrek hastaları, fazla miktarda eritropoetin salgılar. Bunun sonucunda da RBC üretimi artar.
  • Genetik sebepler: Oksijen miktarını etkileyen bazı hastalıklar veya hemoglobinin oksijen salınımındaki anormallikler RBC’de artışa sebep olur.
  • Polisitemia vera: Bu hastalıkta vücut aşırı oranda RBC üretir.
  • Yüksek rakımlı bir yere gitmek veya böyle bir yerde yaşamak: Yüksek noktalarda oksijen miktarı daha azdır. Buralarda yaşayan kişilerin vücudu bu durumu telafi etmek için RBC sayısını artırır. Bu sayede, oksijen az da olsa, onu taşıyan alyuvar sayısı fazla olduğundan hücrelere daha fazla oksijen gönderilmeye çalışılır.
  • Cinsiyet: Erkeklerdeki RBC oranı, kadınlardakine göre fazladır.
  • Sigara içmek
  • Uyku apnesi
  • Karbon monoksit zehirlenmesi
  • Kanda düşük oksijen seviyesi (hipoksi)

,

Bu yazıyla ilgili henüz yorum yapılmamış.

Bir cevap yazın